| Bağlantılarım |

YaQuza| Resimler| Klipler| Videolar | Linkler| Blogum| Bilgiç| Mizah| Oyun| AsHilL Sohbet

..Yeni ve güncellenmiş konular, en güzel video klip ve resimler, faydalı bilgiler artık bu adreste hemen tıklayın, AsHilLce

Temel´e Mercedes Lazım

Bizim Temel ile Cemal bir gün lüks bir otelin lobisinde güzel bir kadın görürler. Temel der ki,
- Ula Cemal, gidip bi bakayım, bu kadın bize pas verir mi?

Temel yaklaşır kadına, sorar :
- Benimle bi yemek yemek ister misunuz ?
- Bahse girerim şu kapıdaki Mercedes sizin degil.
- Değildur.
- Söyle iyi durumda bir banka hesabınız da yoktur sanırım.
- Yoktur.
- Karadeniz kıyılarında şöyle iki katlı bir çiftlik eviniz de yoktur heralde.
- Yoktur.
- Hadi o zaman çek arabanı!

Temel boynu bükük döner Cemal`in yanına :
- Ula Cemal, benim Limuzini sana versem Mercedesini bana verir misun?
- Verirum Temel`im
- Bi telefon etsem kendi bankamda bana hesap açarlar mi ?
- Açarlar Temel`im.
- Tamam o da kolay da, heralde bizim peder uçüncü katı yıkmama izin vermez...

Çapkın

Sivilde cok capkin olan Ali askerligini yapmaktadir. Bir gün sevgilisinden bir mektup alir. Sevgilisi artik ondan ayrilmak istedigini bildirmekte ve fotografini geri göndermesini istemektedir. Çok kizar. Arkadaslarindan, eski kiz arkadaslarinin fotograflarini toplar. Hepsini bir araya koyup paket yapar ve sevgilisine gönderir.

Pakete bir de not ilistirir;

-"Kusura bakma, Hangisi oldugunu çikaramadim. Lütfen kendi fotografini al ve digerlerini geri gönder!!!"

Zidane Ve Fener

Bir gün Real Madrid, Fenerbahçe'yle maç yapmak için Istanbul'a gelecekmiş. Binmişler uçağa, Real Madrid'li oyuncular çok üzgün. Zidane kaptan olarak sormuş tabi
- Ne o çocuklar yüzünüzden düşen bin parça?
Raul demiş ki:
- Ya abi fenerle oynamayı hiç istemiyoz.
Stata gelmişler. Hala millet surat yapıyor. Zidane arkadaşlarina;
- Siz gidin İstanbul'u gezin, ben Fenerbahçe'yle tek basima maç yaparım. demiş.
Bunu duyan arkadaşlari sevinçten havalara uçmuşlar. Hemen dalmışlar İstanbul gecelerine. Maç başlamış. Devre arası Real Madrid'li futbolcular stata gelmişler ve skorboarda bakmislar Real Madrid 1:0 önde. Demişler bi Laila yapalım gelelim bari. Maçın sonunda geri gelmişler. Bi bakmışlar skor 1:1. Gitmişler soyunma odasına Zidane'yi kutlamaya, ancak Zidane almış başını iki elinin arasına ağlıyor.
- Niye ağlıyorsun, sen bütün takıma karşı tek başına oynadın ve maç berabere bitti. Bu mükemmel bi şey.
Zidane cevap vermiş;
- Eğer maçın 60. dakikasında kırmızı kart görmeseydim, farka gidecektim. Ben ona üzülüyorum.

Kaç Kişisiniz

Akıl hastanesini gezmekte olan gazeteci,bir koğusta rastladığı hastaya sordu:
-Burada kaç kişisiniz?
Karşısındaki boşver dedikten sonra:
-Asıl siz dışarıda kaç kişiniz

Murat 124

Bir gün Temel dandik arabası ile yolda kalmış. Dursun Ferrari'siyle gelmiş ve Temel'in arabasını çekmeye başlamış. Biraz sonra yanlarından hızla bir Mercedes geçmiş. Dursun:
"Ula sen misun benu geçen?!" demiş ve yüklenmiş gaza. Radar kontrolü yapan polis, amirine şöyle demiş:
"Efendim bir Ferrari ile Mercedes yarışıyor. Arkadan da onları geçmek isteyen bir Murat-124 geliyor!"

Genç Bayan Öğretmen

Genç kadının biri ilkokul öğretmeni olarak staja başlar, çok heveslidir. Bir gün teneffüs sırasında bütün çocuklar futbol oynarken bir çocuğun oyun alanının sonunda kenarda durduğunu görür.

Çocuğun iyi olup olmadığını öğrenmek üzere yanına yaklaşır ve çocuk bir sorununun olmadığını söyler. Bir sure sonra genç kadın çocuğun yine tek başına aynı yerde durduğunu görür, içi rahat etmez ve tekrar çocuğa yaklaşarak, "senin arkadaşın olmamı ister mısın ?" diye sorar, çocuk pek hevesli olmamakla birlikte "tamam" der.

İlerleme kaydettiğini düşünen genç öğretmen "Bütün çocuklar topun peşinde koşturup oynarlarken sen neden burada duruyorsun?" diye sorar. Afallayan çocuk hayretle cevap verir : "Çünkü.. ben kaleciyim!!!"

6 - 0

6-0 biten galatasaray fenerbahçe maçından sonra gs li arif tanınmamak için yaşlı bir adam kılığına girer ve bır cafe ye gider. Cafe de yanına yaşlı bır bayan yanaşır ve : -"naber Arif" der.

Bunun uzerıne arif delirir nasıl tanıdı bu kadın beni diye düşünüp durur. Ertesi gün yine aynı cafede aynı kadın yanaşır arifin yanına yine -"naber arif" der.

3.gün arif cok değişik bır kılıkta gider cafeye ve yine aynı kadın yanaşır ve yine -"naber arif" der. Arif dayanamayıp sorar nerden tanıyosun beni diye.
Yaşlı teyze : -"olum ben bülent len" der.

İstihbarat Teşkilatları

Gizli istihbarat teşkilatları kendi aralarında bir yarışma düzenlerler. yarışmanın amacı örgüt içindeki ajanların direncini ölçmek.kural şu ajana bir sır verilecek ve işkence yapılacak.acaba ajan bu işkenceye nekadar dayanacak.yarışmacılar amerika cıa,rusya kgb,Türkiye mit mit'ten de ''TEMEL''.YARIŞMAYA BAŞLANIYOR cıa ajanı işkence karşısında sırrı bir saat saklayabiliyor.kgb ajanı ise tam iki saat dayanıyor.sıra bizim temel de .Temel'e sırrı veriyorlar ve başlıyorlar işkenceye bir saat,iki saat,üç saat,dört saat derken bakıyorlarki temel ölecek biraz ara verelim tekrar devam ederiz diyorlar ve temel i bırakıyorlar.yarı baygın temel kafasını duvara vuruyor ve diyorki ula hatirla oni yoksa gebertecekler seni

Bus ve Şoförü

George W. Bush şoförüyle bir kır gezisine çıkar. Arabayla giderken bir tavuğu ezerler. Meseleyi tavuğun sahibi olan çiftçiye kim anlatacak diye düşünürken Bush âlicenap bir tavırla şoförüne şöyle der:

"Bana bırak. Ben Dünya'nın en güçlü adamıyım. Çiftçi bana muhakkak anlayış gösterecektir." Bush çiftçinin evine girer ve bir dakika sonra da nefes nefese koşarak geri döner.
Göz morarmış, surat dagılmış haldedir. Şoförüne "Çabuk toz olalım burdan!" der.

Aksilik bu ya, arabayla daha 20 metre gitmeden bu defa da orada gezen bir domuzu ezerler. Bush korkulu gözlerle şoförüne bakar ve "Şimdi adama gidip söyleme sırası sende!" der.

Şoför çiftliğe gider. Bush da arabada bekler. 10 dakika, 20 dakika 30 dakika derken....Şoför bir saat sonra sarkı söyleyerek, gülerek, cepleri para dolu ve kolunda irice bir meyve sepeti ile geri gelir.

Bush şaşkın bir halde sorar: "Çiftçiye ne dedin ki bu kadar ikrama boğdu seni?" "Valla ben de anlamadım" der Şoför. "Ben ona sadece şöyle dedim:
Iyi günler. Ben George Bush'un şoförüyüm. Domuz öldü!

Türk delikanlısı

Bir Fransiz, Bir Ingiliz, Bir Alman, Bir Rus, Bir Iranli, Bir
Holandali, bir de bizim Türk barda sohbet ederlerken sira gelmis
memleketlerini övmege..
Ingiliz, "Arkadaslar.." demis "Bizim biramiz çok meshurdur..Harika biralar üretiriz içmege doyamazsiniz.."
Fransiz hemen girmis konuya "Bizim kizlarimiz meshurdur.." demis, "Öpmeye kiyamazsiniz"
Alman içini çekip " Hey gidi memleketim.." demis, "Biz öyle arabalar üretiriz ki binmege doyamazsiniz.."
Holandali hemen atilmis, "Evlerimiz.." demis, "Bizim dünya sirini evlerimiz meshurdur.."
Bizim en meshur seyimiz övüncümüz KGB'dir.." demis Rus, "Dünyanin bir ucunda sinek havalansa haberdardir!.." Söz ona gelince Iranli "Halilarimiz.." demis, "Yumusaciktir ve çok
meshurdur.."
Sonra hepsi birden suskun oturan Türke dönmüsler.. bizimki sakin sakin bakmis onlara ve gülerek baslamis söze ;
"Arkadaslar bizim delikanlilarimiz cook meshurdur!.." demis.. "Öyle ki, alir Fransizin kizini, içer Ingilizin birasini, atar Almanin arabasina, götürür Holandalinin evine, yatirir Iran halisinin üzerine, evire cevire catir catir goturur.. degil kocasinin, KGB'nin bile ruhu duymaz.!! ."

Uğursuzluk

Avcı Sultan Mehmet bir gün adamlarıyla beraber akşama kadar bir keklik bile vuramaz. Bunun sebebini de, sabahleyin gördüğü bir dervişin uğursuzluğuna bağlar. Solaklara seslenir. Saraydan çıkarken, şu şu tipte, sivri külahlı, sırtı kambur birinin önünden geçtiğini söyler ve hemen bu adamı bulmaları emrini verir. Tarife göre Bektaşi babalarından ayyaş Hamsa Babayı yaka paça huzura getirirler. Sultan: - "Bre uğursuz, nabekar! Bugün sabahleyin karşıma çıktın. Bu yüzden akşama kadar bir ava rastlayamadım. Bu ne uğursuzluktur. Vurun kellesini..." Bektaşi bakar ki kelle elden gidiyor. Son bir dileğini açıklamak için söz alır: - "A devletlim siz beni gördünüz bir keklik vuramadınız. Ama insaf ediniz, benim de bugün ilk gördüğüm sizdiniz ve kellemi kaybediyorum. Söyleyin, uğursuzluk hangimizde!"

Tenefüs

Bir uçakta tam yedi deli varmış... Bunlardan sadece uçağı kullanan birinci pilot normalmiş.. İkinci pilot da deliymiş.. Durgun ve normal hava şartlarında yolculuk yaparlarken birden bire uçağın sağa ve sola yattığını hisseden birinci pilot şaşkınlıkla ikinci pilota sorunun ne olduğunu sormuş; o da, "sanırım bu dengesizlik içeriden delilerden geliyor" diye cevap vermiş. Birinci pilot, ikinci pilota emir vermiş: "o zaman git ve rahat durmalarını söyle!". Bunun üzerine delilerin yanına giden ikinci pilot onları susturmayı başarmış. Birinci pilot ikinci pilota "nasıl susturdun" diye sorduğunda; "ben öğretmen oldum, onlar öğrenci oldular.. uçağın imdat zilini çaldım şu an tenefüs`teler.." diye cevap vermiş

Ayarını yapmadan

Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın:
- "Ah doktorcuğum", dedi. "Bu dişi çektirmektense, çocuk doğurmayı tercih ederim."
Doktor: - "Öyleyse koltuğun ayarını yapmadan önce kararınızı verin."

İsviçre Çin savaşı

İsvicre Çin`e savaş ilan etmiş. Bir şekilde Çine kadar gelmişler. Haber Çin başbakanına geç ulaşmış.
- Başbakanım İsviçreliler saldırdı Pekine girdiler
- İsvicre de ne?
- Avrupada bir ülke
- Kaç kişi bunlar?
- 5 milyon
- Peki hangi otelde kalıyorlar?

Güle güle

Adam bakmış, küçük oğlu Hz. Isa'nın resmi önünde dua ediyor.
Tanrım anneme, babama, büyük babama uzun ömür ver.Güle güle anneanne...
Bir anlam verememiş bu duaya...Ancak ertesi gün acı haber gelmiş. Anneenne sizlere ömür...

Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine duada :
-Tanrim anneme babama uzun ömür ver.Güle güle büyük baba...
Ertesi gün büyük baba mort...

Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine duada :
-Tanrım anneme uzun ömür ver.Güle güle baba...
Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmiş yatmış. Tetkikler, tahliller, kalp elektrosu, röntgen çekimleri...Sapa saglam
Bakmış karısı iki gözü iki çeşme ağlıyor.
-Ne oldu hanım.
-Bizim postacı, demiş hanım.Ne iyi adamdı. Bugün haber aldım. Ölmüş!!!!

Aşırı Hız ve Uyanık Şoför

Adam trafikte 'alçaktan uçarak' giderken polise yakalanır... kenara çeker arabadan iner:
- Buyrun Memur Bey!
- Beyefendi aşırı hız yaptığınız için sizi durdurmak zorundayım, ehliyetiniz lütfen?
- Ehliyetim yok, son yaptığım kazada ehliyetime el koydular Memur Bey.
- Peki aracınızın ruhsatını görebilir miyim?
- Araba benim diil Memur Bey çaldım ben bu arabayı.
- Anlamadım nasıl yani, siz bu arabayı çaldınız, öyle mi???
- Evet Memur Bey, aa durun bi dakka torpido gözünde ruhsat olucaktı, silahımı oraya koyarken ruhsat gibi bişi gördüm galiba....
Polis iyice şaşırır:
- Torpido gözünde silah mı var?!?!?!!?!?!?
- Evet Memur Bey, bu arabanın sahibi kadını vurduktan sonra cesedi bagaja koydum silahı da torpido gözüne koydum...
- Bİ DE BAGAJDA CESET Mİ VAR?!?!?!!?!?!?!?!?!?!
- Evet Memur Bey...
Trafik polisi bunu duyar duymaz amirini arar, arabanın etrafı bir anda polislerle dolar ve adamı sorguya alırlar.... Ekipler amiri adamın ehliyetini ister, adam ehliyetini çıkarır ki ehliyet geçerli temiz hiçbir anormallik yok.. Bunun üzerine adamın ruhsatını ister, adam çıkartır ruhsatı da verir, ekipler amiri yine bakar ki araba adama ait.. Derken adamdan torpido gözünü açmasını ister, adam açınca ortaya çıkar ki orada da silah falan yok... Ekipler amiri bir de bagaja bakmak ister adam bagajı açar orada da ne ceset ne bişi yok.. Bunun üzerine ekipler amiri 'Çok garip' der....
'Sizi durduran memurun anlattığına göre bu arabanın bi kadına ait olduğunu söylemişsiniz, kadını öldürüp cesedi bagaja, silahı da torpido gözüne koymuşsunuz...'
Adam güler:
'İnanamıyorum... O şimdi benim için 'aşırı hızlı gidiyordu' da demiştir....'

Fenerbahçe

Hakim sanığa sormuş:
-Uluslararası kaçakçılık suçu ile suçlanıyorsun. Tüm deliller aleyhine. Söyleyecek bir şeyin var mı?
Sanık boynunu bükmüş ve,
-Aman hakim bey, demiş.. Ben Fenerbahçeliyim. Uluslararası ne gibi bir faaliyetim olabilir ki?

Yanlış mail

Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır.
Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya karar verir.
Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir....
Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür,arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır.
Odaya giren annesi yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.
-Kime : Sevgili karıma
Konu : Yeni ulaştım.
Tarih : 16 Mayıs 2004 Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Her şey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.
Not : Burası çok sıcak.

Güle güle anne

Süper markette alışveriş yapmakta olan genç adam,kendisini takip etmekte olan bir hanımı farkeder.Kadını görmezlikten gelsede,kadın dik dik bakmaya devam eder.Nihayet kasa önünde kuyruğa gelirler.Kadın adamın birkaç sıra önüne düşmüştür.Kadın derki:
-Özür dilerim.Böyle dikkatli bakmam sizi rahatsız etmiş olmalı. Üzgünüm ama geçenlerde ölen oğluma o kadar benziyorsunuz ki...adam şöyle cevap verir:
-bunu duyduğuma çok üzüldüm.Sizin için yapa bileceğim birşey varmı?
-Evet yavrum az sonra eşyalarımı alıp çıkarken ne olur bana güle güle anne diye seslene bilirmisin? tabiki der genç adam.Yaşlı kadın çıkarken genç adam ona elsallar ve güle güle anne diye seslenir.adam birisini mutlu etmenin mutluluğu içinde gülümser ve ödeme sırası kendine gelince kasanın 150 dolar yazdığını görür kasiyere sorar:
-bu nasıl olur alt tarafı üç parça eşya aldım der. Kasiyer gayet sakin cevap verir:
"Anneniz hesabını sizin ödeğeceğinizi söyledi"

Ne fark var

Bakan olan görgüsüz birisi şöförüne sorar.
"Şöför söyle bakalım eşekle şöför arasında ne fark vardır? "
Şoför bir süre düşündükten sonra mahcup bir sekilde; "Bilemedim
bakanım" diyor
Bakan cevap olarak: "Eşeğe çüs diyince, şoföre ise dur diyince durur"
demiş. Bunun üzerine şöför çok sinirlenmiş ama karşıdaki bakan
olduğu için birşey söyleyememiş. Belirli bir süre sonra bu defa şöför
bakana: "Bir soru sorabilir miyim bakanım?" der. Bakan da:
"Sor bakalım" der. Şoför sorar: "Eşekle bakan arasında ne fark vardır?"
Bakan bir süresonra: "Bulamadım şöför söyle bakalım" diyor.
Bunun üzerine şöför de: "Vallahi bakanım ben de bulamadim... "

Bana değil

Adam yolda arkadaşına rastlar ve merakla;
_Ben seni hastanede biliyordum?
_Kaçtım ..
_Niye kaçtın ?
_Hemşire basit bir ameliyattır niye heyecanlanıyorsun ki dedi.
_Sakin olasın diye söylemiştir sana
_Bana değil operatöre söyledi.

Profesör,öküz ve kuş

Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş.Profesör kaşlarını çatarak: -Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!"
Öğrenci:
-O zaman ben uçuyorum... der.
Profesör cevaba çok sinirlenmiş, sınavda öğrenciye takmış ve sınavını başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış.Yalnız sınavda öğrenci tüm soruları mükemmel bir şekilde cevaplamış.Profesör öğrenciye:
-Sana son bir soru soracağım , demiş.
-Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayalet, birinde akil var, diğerinde ise para var. Hangi çuvalı alırsın?
Öğrenci:
-Para olan çuvalı seçerdim...
Profesör:
-Ben akil olan çuvalı seçerdim...
Öğrenci:
-Normal ! Kimde ne eksikse onu seçer...
Profesör çok sinirlenmiş, öğrencinin not defterini alıp içine ‘’Öküz" yazmış. Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış.
Bir dakika sonra öğrenci kapıyı aralamış :
-Sayın profesör, imzanızı atmışsınız, fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz."- demiş …

Beşiktaş

Beşiktaş ekibi istanbula gelir, maç saatine yakın stata girerler.. stata
takımdan ayrı gelen SERGEN, takımın motivasonunun çok düşük olduğunu
görür, suratlar asıktır, - Ne oldu neden yüzünüz gülmüyor diye
sorar. Takım arkadaşlarından biri,
- Ne olsun böyle bir takımla oynamak zorunda kaldığımız için
canımız sıkkın, der..
bunun üzerine SERGEN:
-Pekala çocuklar, hadi siz gidin kadıköy'ü gezin, ben tek başıma
sahaya çıkar oynarım, der.. Ve takım çocuklar gibi sevinerek stattan
çıkıp kadıköyü gezmeye giderler.. Maç başladıktan 10 dk sonra BEŞİKTAŞ
takımı stata döner, skor; BEŞİKTAŞ 1-Fenerbahçe 0.. e tabi bu durumda
daha da bir keyiflenirler ve tekrar dışarı çıkar gezmeye başlarlar..
Maç bittikten sonra stata döndüklerinde, maçın 1-1 bittiğini görürler, FB
adına Ortega, 85. dakikada bir gol atmıştır.. Takım arkadaşları hemen
SERGEN E koşarlar ve onu coşkuyla tebrik ederler..
Ama SERGEN üzgündür. - Özür dilerim arkadaşlar, sizi mahçup ettim, der.
- olur mu öyle şey, der BEŞİKTAŞ takımı, sen koskoca bir takımla tek
başına oynayıp yenilmedin, daha ne olsun..
- Ama, der SERGEN, 12. dakikada kırmızı kart görmüş olmam gerçekten benim

için utanç vericiydi.

Zil çaldı

Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı.Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi.

Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı.Baktı, en başta, bir deli, ötekilere uymamış, akıllı, uslu oturuyordu.

-Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu.

Adam :

-Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi.Onlarda benim öğrencilerim.Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.

Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti.Bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi.

Pilot:

-Aman çok güzel! diye sevindi.Herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü.

Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu.Pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti.Gidip bakmak istedi.

Bir de ne görsün! Uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi!

Dehşetle sordu :

-Öğrencilerin nerede?, diye...

-Dersler bitti.Hepsini evlerine gönderdim!

Karanlıkta kalırız

Akil hastahanesinde bir deli kendini ayagindan tavana asmisti. Doktor nedeninini sorunca: Arkadasimiz kendini ampul saniyor dediler Doktor indirilmesini isteyince soylendiler

- Iyi ama karanlikta kaliriz...!

Biletimi yırtıyor

Sinemaya girmek istiyodu.Gişeden biletini aldı.Birkaç dakika sonra gelip bir tane daha aldı. Sonra bir bilet daha bir daha... Gişedeki görevli dayanamadı
- Karaborsa yapıyorsun galiba.Bu kaçıncı bilet alışın ?
Deli ;
- ıçeride bir deli var, dedi.Tam kapıdan girince biletimi yırtıyor. Bende gelip yenisini almak zorunda kalıyorum..

Çiftçi

İki tane çiftçi, biri Adanali, digeri Kayserili... sohbet ederken, tabi haliyle zenginlikleriyle övünecekler...
Kayserili tarlalarinin çoklugundan, isçi yetistirememekten, ürünlerin hersene telef olmasindan bahsedince Adanali atlıyor:
- 'Benim çiftlikte, sabah günes dogmadann biniyoruz arabaya, aksam oluyor, biz hâlâ çiftliğin öteki ucuna yetisemiyo oluyoz, çaresiz geri dönüyoruz'.
Kayserili de hiç bozuntuya vermeden lafı yapistiriyor:
-'Yahu bizim de vardı öyle bir arabamiz ama geçen sene sattik, illet onlarla yolculuk ya...'

Üçüncü köprü

Üçüncü köprü ihalesini Japon, Amerikan ve Kayseri'li Türklerden oluşan bir konsorsiyum almış. Köprüyü inşaa etmişler tam açılışın yapılıp kurdelanın kesileceği an köprü büyük bir gürültüyle çökmüş. Japon 'gitti tüm emeklerim mahvoldu kumlarım' diye yakarıp harakiri yapmış. Amerikalı 'gitti tüm çeliklerim, tonlarca çelik yıkıldı' diyerek çıkartmış tabancasını ve intihar etmiş. Tüm bunları izleyen Kayserili müteahhit de derin bir oh çekerek yanındakilere seslenmiş 'lan iyi ki hiç çimento koymamışım ha, mahvolurdum bunlar gibi.'

İşin formülü

Yahudinin biri,pazara,topal eşeği satmak için götürür,fakat alıcıyı kandırsın diye eşşeğin tırnağına çivi çakar,eşşeğe bir Kayserili müşteri çıkar,kayserili ayakta ki çiviyi görür,içinden 'çiviyi çıkarırım düzelir'diye düşünür,eşşeği alır. yahudi ertesi gün sağda solda övünür. -siz kayserililer akılıyı diye övünürsünnüz çiviyi çaktım anada doğma sakat eşşeği sattım der. duyanlar bunu kayseriliye anlatırlar Kayserili eli dizine vurur: -tüh yahu,verdiğim para sahte olmasaydı bayağı kazıklanmıştım.

Birlikten güç doğar

Bir İngiliz: holigan;
İki İngiliz: kavga;
Üç İngiliz: savaş;
Bir Fransız: aşık;
İki Fransız: duel;
Üç Fransız: Paris komunası;
Bir Zenci: basketçi;
İki Zenci: basket takımı;
Üç Zenci: güneş tutulması;
Bir Kayserili: satış noktası;
İki Kayserili küçük bi pazar;
Üç Kayserili: Hipermarket;

Mercimek çorbası

Koyden kayseriye gelen koylu sabah kahvaltisi icin bir lokantaya gider.Sabahin erken saatleri oldugu icin oldukca kalabalik olan lokantada yer bulamayan koylu kasiyerin yanin daki kucuk masaya oturur garson gelir mercimek corbasi soyler fakat bizim koylunun corba gelene kadar koylu bir sepet ekmegi yer corba gelir onuda yer giderken kasada oturan haci ya borcunu sordugunda ekmegin parasini verde corba bizden olsun der.

Yerde para buldum

Bir gün kayseri'lilerle lazlar savaş yapıyorlarmış.Kayserililerin aklına bir fikir gelmiş.Demişlerki;
bu lazların hemen hemen yarısı Temel, diğer yarısıda Dursun'dur .Ve daha sonra savaşın ortasında bağırmaya başlamışlar:
-temel! temel!!!
Lazlardaki temeller kafalarını kaldırmışlar ve vurulmuşlar.
Daha sonra kayserililer :
-Dursun! dursun!!!!
Diye bağırmışlar. Dursunlarda kafalarını kaldırmışlar ve vurulmuşlar.Lazlardan çok az kişi kalmış ve onlarında aklına bir fikir gelmiş.Ve:
-Yerde para buldum bu kimin?
diye bağırmışlar. Bütün Kayserililer kafalarını kaldırmışlar ve vurulmuşlar.

2 kere 2

Dünyanın en büyük zekalarının oluşturduğu bir topluluğa şu soru sorulur:
``2*2 nedir?'
Mühendis iyice eskimiş sürgülü hesap cetvelini çıkarır, şöyle bir sallar ve sonuçta:
``3.99' diye ilan eder.
Fizikçi teknik notlarını karıştırır, problemi bilgisayarında kurar ve:
``yanıt 3.98 ile 4.02 arasındadır' der.
Matematikçi dünyadan uzak, bir süre huşu içinde düşüncelere dalar, sonra da:
``yanıtın ne olduğunu bilmiyorum ama bir yanıtın varlığını kesinlikle söyleyebilirim' der.
Filozof:
``Evet ama, 2*2 ile ne demek istiyorsunuz?'
Mantıkçı:
``Lütfen 2*2'yi daha detaylı tanımlayınız.'
Muhasebeci, bütün kapı ve pencereleri kapatıp, dikkatlice çevresini kolaçan ettikten sonra:
'SİZ yanıtın ne olmasini isterdiniz?' diye sorar.

Konserve

Bilgin Çokbilgiç çılgın deneyi için biri mühendis, biri fizikçi ve biri matematikçi üç meslektaşını kaçırır. Her birini ayrı bir hücreye hapseder. Her hücrede kibrit, su ve konserve yiyecekler vardır, fakat konserve açacağı yoktur. Bir ay sonra deneyinin sonucunu öğrenmek için meslektaşlarını ziyaret ettiğinde, mühendisin hücresini boş bulur. Mühendis gizlice hücreye soktuğu ``Swiss-Army' çakısı ile konserve kutularından aliminyum kırıntıları kazımış. Daha sonra bunları kibritlerin uç kısımlarındaki ecza ile karıştırarak yaptığı patlayıcı ile hücre duvarını havaya uçurmuş ve böylece kaçmayı başarmıştır. Çokbilgiç 2. hücreye baktığında ise, fizikçiyi neşe içinde konserve bamya yerken bulur. Konservelerin belli bir açı ile duvara atıldıklarında açıldıklarını keşfeden fızıkçi hem iyi bir hentbolcu olmuş, hemde yeni bir Quantum Teorisi geliştirmiştir. Son hücreye baktığında, Çokbilgiç hücrenin bir köşesinde matematikçi dostunun cansız bedenini görür. Duvarlardan birinde ise şöyle yazmaktadır:
TEOREM:KONSERVELERİ AÇAMAZSAM ÖLECEĞİM.
İSPAT:FARZEDELİM Kİ BEN ÖLDÜM.

Matematikçi

Yeni evli bir çift balaylarında Ürgüp-Göreme bölgesinde geziye çıkmaya karar verirler. Yeraltı şehirlerini gezerlerken birden önlerine bir yol ayrımı çıkar ve duvarlarda artık çıkış yönünü gösteren okların olmadığını fark ederler. Genç adam telaş içinde bağırmaya başlar:
``YARDIM EDIN KIMSE YOK MU?'
Bir süre adamın kendi sesinin yankısından başka bir ses duymazlar. 10-15 dakika sonra duydukları değişik bir ses şöyle demektedir:
``Merhabaaa! KAYBOLDUNUZ!'
Morali daha da bozulan adam çaresizlik içinde tepinmeye başlar. Genç kadın ise gayet sakin omuz silker ve:
``bu sesin sahibi mutlaka bir matematikçidir' der.
Kadının sakinliği üzerine canı daha da sıkılan adam :
``Hadi canım sen de! Nereden çıkardın bunu?' diye sorar. Kadın:
``Üç nedenim var' der ve sayar:
``Bir, yanıtın gelmesi gereğinden uzun sürdü.
Iki, yanıtı doğru; kaybolduk.
Üç, bu yanıtın kimseye bir yararı yok!'

Kaç kişi

Bir matematikci, bir biyolog, ve bir fizikci sokak kahvesinde oturmuslar yolun karsi tarafinda ki binaya girip cikanlari gozluyorlarmis.
Once binaya iki kisinin girdigini gormusler. Bir sure gecmis uc kisinin binadan ciktigini gormusler. Fizikci :
- ' Ölcme hassas degildi'
Biyolog :
- ' Üremislerdir'
Matematikci :
- ' Simdi iceri bir kisi daha girerse bina tam olarak bos olacaktir.'

Profesör

Adamın biri balona binmiş ve uçarken yolunu kaybedip bilmediği bir yerde bir çayıra doğru sürüklenmiş. Balonun aşağıda çok yaklaştığı bir sırada aşağıda birini görmüş ve sormuş:
- Kayboldum, nerede olduğu söyleyebilir misiniz?
- Bir çayırın üzerinde uçmakta olan bir balonun içinde şu kadar yüksektesin!
Balondaki şahıs bu cevap üzerine:
- Siz profesör olmalısınız.
- Evet, nereden anladınız?
- Söylediğiniz herşey %100 doğru fakat vverdiğiniz bilgiler hiç bir işe yaramıyor.
Bunun üzerine aşağıdaki adam, yukarıya seslenir:
- Siz de işadamı olmalısınız.
- Evet, siz bunu nereden anladınız?
- Birincisi, kim olduğunuzu, nereden gelldiğinizi, nereye gitmek istediğinizi, amacınızı bilmiyorum ve tamamen kaybolmuş durumdasınız, buna rağmen size yardımcı olmamı bekliyorsunuz. İkinci olarak da, benimle karşılaşmadan önce hangi durum ve pozisyonda idiyseniz şimdi de aynı yerdesiniz buna rağmen beni suçluyorsunuz.

Araba

Bir hafta sonu, bir makine mühendisi, bir elektronik mühendisi ve bir bilgisayar mühendisi üç arkadaş arabayla, dağ evine pikniğe gitmek isterler. Giderlerken ıssız bir yerde arabaları bozulur. Hepsi de bunun nedeni hakkında kendi meslekii tecrübelerini de katarak yorum yapmaya başlarlar.
Makine mühendisi:
-Bunun mutlaka mekanik bir arızası vardıır. der.
Elektronik mühendisi:
- Yok yok bunun ateşlemesinde bir problem var, bujilerini temizleyelim. der.
Bilgisayar mühendisi ise şöyle konuşur:
-Çıkıp bidaha girelim belki düzelir !!!

Tez danışmanı

Bay Tilki bir gün ormanda dolaşırken Bay Tavşan'a rastladı. Bay Tavşan bir şeyler yazmakla meşguldü.
- Kolay gelsin, Bay Tavşan. Ne yazıyorsuunuz?
- Doktora tezimin 1. bölümünü yazıyorum..
- 1. bölümde teziniz ne?
- Tavşanlar tilkileri nasıl parçalar? - Yapmayın! Bu hiç de doğru değil. Bu biir bilim adamına yakışmayacak ciddiyetsizlik. Teziniz kökten yanlış.
- Yaa..! Öyle mi? dedi Bay Tavşan, 'Pekii, gel de deneysel kanıtı gör öyleyse.'
Bay Tavşan önde Bay Tilki arkada çalılığın arkasına doğru ilerlediler. Bir süre sonra Bay Tavşan yüzünde gülümsemeyle çalılıktan çıkıp geldi ve yerine oturarak yazmaya devam etti.
Bir zaman geçti. Bay Kurt'un yolu Bay Tavşan'ın bulunduğu yere düştü. Bay Kurt sordu:
- Kolay gelsin, Bay Tavşan. Ne yazıyorsuunuz?
- Doktora tezimin 2. bölümünü yazıyorum..
- 2. bölümde teziniz ne?
- Tavşanlar kurtları nasıl parçalar? - Yapmayın! Bu doğru değil. Bu bir bilimm adamına yakışmayacak ciddiyetsizlik. Teziniz kökten yanlış.
- Yaa..! dedi Bay Tavşan,'Gel de sana deeneysel kanıt göstereyim.'
Bay Tavşan önde Bay Kurt arkada çalılığın arkasına doğru ilerlediler. Bir süre sonra Bay Tavşan yüzünde gülümsemeyle çalılıktan çıkıp geldi ve yerine oturarak yazmaya devam etti.
Biz de neler olduğunu merak ettik, tabii. Çalılığın arkasına dolanıp baktık ki Majesteleri Aslan, Ormanın Kralı, haşmetle oturuyor ve etrafında parçalanmış kurt ve tilki.
Kıssadan Hisse:
Tezinizin ne olduğu hiç önemli değildir; önemli olan tez danışmanınızın kim olduğudur.

Konserve

Bir fizikçi bir kimyacı ve bir matematikçi çölde kaybolmuşlar. Yanlarında sadece 1 kutu konserveleri varmış ama konserveyi açabilecek herhangibir aletleri yokmuş. Diğerleri Fizikçiye 'hadi bakalım fizik bilgini kullan ve aç konserveyi' demişler. Fizikçi uğraşmış ama açamamış ve Kimyacıya vermiş. Alda sen aç kimya bilginle demiş. Kimyacı uğraşmış uğraşmış açamamış. Sonra konserveyi matetatikçiye vermişler 'sıra sende' demişler. Matematikçi konserve kutusuna bakmış bakmşş ve demişki: 'VARSAYALIM AÇIK...'

Güneşe gideceğiz

Bir gün bütün ülkelerin bilim adamlarının davet edildiği bir uzay konferansı için Türkiyeden de bir bilim adamının da yollanması için davetiye gönderilmiş. Düşünmüşler düşünmüşler kimi yollayalalım diye en sonunda Temeli göndermeye karar vermişler. Temel konferansa gitmiş . Konferans başlamış Rus bilimadamı hemen ilk uzaya biz gittik diye böbürlenmiş, Amerikalı bilim adamı aya ilk ayak basan biziz diye böbürlenmiş sırayla tüm ülkelerin bilim adamları konuşmuş, bir ara Amerikalı bilim adamı Temele dönmüş siz ne yaptınız ne çalışmalarınız var diye sormuş, salonda derin bir sessizlik olmuş ve bütün başlar Temele çevrilmiş Temel şöyle bir etrafına bakmış ayağa kalmış ve göğsünü kabartarak Biz Güneşe gidecağüz demiş. Birden bir uğultu ve kıpırdanmalar başlamış ve hemen Rus sormuş ama mümkün değil henüz güneşe erimeden ulaşacak bir uzaygemisi yapılmadı demiş. Temel yine göğsünü kabartarak biz onu da düşündük akşam serinluğunda gidecağuz demiş.

Soba

Bir gün bir jeoloji mühendisi, bir mimar ve birde fizikçi bir köyde IQ'sü çok yüksek olan ve kücük bir köyde yaşayan bir adamın yanına onu tanımak için gidiyorlar.Eve vardıklarında adamın karısı onları karşılıyor çay ıkram etdikten sonra kocasının bir işi olduğunu ve hemen gelecegini söylüyor.
Bu üçlü adamı beklerken evdeki sobanın çok qarip bi şekilde eyimli ve yerden yaklaşık 40-45cm yüksekte olduğunu fark ediyorlar ve çeşitli yorumlar yapıyorlar.
Fizıkçi:
- Bence soba bu şekilde iken evdeki hava akımlarını dıkkate alırsak daha fazle ısıtır. Mimar:
-Bu soba evin mimarisine göre yapılmıştır. Jeoloq:
- Bu bölgenin jeotermal ve coğrafi konumundan dolayı böyledir. Bunlar bu konuyu tartışıken adam gelıyor.ve tartışmaya son noktayı koyuyor.
-BORU YETMEDI.

Unutkanlık

Bir bilim adaminin deney raporlarindan:
1. gun : Fare uzun sure labirentin icinde dolandi ama peyniri bulamadi. Icguduleri zayif.
3. gun : Negatif. Sadece labirenti degil, odanin hemen her yerini aradi; tum dolaplari, cekmeceleri, kavanozlari karistirdi. Hatta bir tablonun arkasina ve ceplerime bile bakti. Bu fare tam bir salak.
7. gun : En ufak bir ilerleme yok. Artik arama istegini bile kaybetti, telefonla kosedeki bufeden iki karisik tost, bir ayran istemis. Zekadan boylesine yoksun olusu deneylerimde yol almami onluyor.
18. gun : Zamanla becerilerini gelistirmesi lazimdi,ama sifir! Bursa'dan aradi, 'kaygilanmamami, peyniri bulacagini' soyledi. Ona gittikce peynirden uzaklastigini anlatmaya calistim, ama dinlemedi. Ciddi zeka problemi!
74. gun : Umutsuzluga kapiliyorum; fare, henuz bir zeka belirtisi gosteremedi. En son Tibet'ten aradi, hayatin anlami gibisinden birsey buldugunu soyledi. Ama peyniri bulamamis ve artik umrunda da degilmis. Aptal hayvan! Hayallerimden ve kariyerimden geriye kuflu peynirler kaldi.
93. GUN : LABIRENTIN ICINE KOYMAYI UNUTTUGUM ICIN FARENIN PEYNIRI BULAMADIGINI FARKETTIM.

3 vampir

3 vampir varmış Biri alman biri ingiliz biriside bizim temel bunlar havada uçarlarken alman aşağıya inmiş ağzı burnu kan içinde gelmiş:
almana sormuşlar:
-Neden ağzın burnun kan içinde?
Almman:
-Aşağıdaki kadının kanını emdim .
ingiliz aşağıya inmiş ağzı burnu kan içinde gelmiş.
İngiliz'e sormuşlar:
-Neden ağzın burnun kan içinde?
İngiliz:
-aşağıdaki adamın kanını emdim.
Temel'de aşağıya inmiş oda ağzı burnu kan içinde gelmiş.
Temel'e de sormuşlar:
-Neden ağzın burnun kan içinde?
Temel.
-Aşağıdaki direği görüyormusunuz?
Vampirler:
-Evet.
Temel:
-ama ben görmedim.

Unutkan temel

Temelde aşırı bir unutkanlık başlamış.Bu rahatsızlığı sebebiyle doktora gitmiş.Doktor Temel'e nesi olduğunu sormuş.
Temel:
-son günlerde çok unutkan oldum herşeyi çok çabuk unutuyorum demiş.
Doktor:
-hımm peki ne zamandan beri bu durum var?
Temel:
- ne durumu doktor bey?

İnanmazsın

Kadinin biri evindeki dolaptan sikayetciymis. Çunku yoldan otobus gecince ses cikartiyormus. Dolabini yaptirmak icin kocasina soylemeden bir tamirci cagirmis tamirci eve gelmis ve dolabi neresinden ses ciktigini anlamak icin dolabin icine girmis ve otobusun gecmesini beklemis. Tamirci dolaptayken eve kadinin kocasi girmis ve dolaptan bir sey almak icin dolabi acmis bi bakmis icerde bir adam. SormuŞ ne isin var burada diye adamda soyle cevap vermis:
- valla abi otobus bekliyorum desem inanmassin....

Temel ve köpeği

Temel ve köpeği Karabaş trene binerler.Aynı kompartmandaki yolculardan biri Temel'e:
-Köpeğinize dikkat edin lütfen,şu anda kocaman bir pirenin vücudumda dolaştığını hissediyorum.
Temel gayet sakin:
-Uy karabaşum dikkat edesun,bu adamda ppire vardur,sana ta geçebulur.

Bu yeni

Temel bogazda tekneyle turist gezdiriyo bigun bi amerikaliyi aliyor basliyolar gezmeye..(sahildeki yer isimleri uydurma..) turist falanca sarayi goruyor 'bu ne kadar zamanda yapilmis diyor'
temelde:
5 yilda diye cevap veriyor...-yazik bizde olsa 1 yil..
biraz sonra filan camiyi goruyo 'bu nekadar zamanda yapilmis' diye soruyor..
temelde:
'2 yil diye cevap veriyor.
turist:
- yazik be bizde olsa 3 ay da biter diyor.
Temel uyuz oluyo duruma.. biraz sonra bi tarihi yapi daha goruyolar..gene soruyor turist..
temel:
-2 ay diyor.
adam gene:
-yazik be bizde olsa 1 haftada biter,diyor.
Temel iyice killaniyor.tam o sirada bogaz koprusunun altina geliyor.. adam yukariyi gostererek bu kopru ne kadar zamanda yapildi diyor..
Temel saskin saskin bakislarla kafayi kaldirip..
-hangisi ? bumu? bu dun burda yoktu yaaa..

Neye basıyor

Temel, kahvehanede arkadaşlarına av maceralarını anlatmaktadır:
- Geçenlerde ormana ava gittum. Birden bi ayi ile karşulaştum. Tüfeği atıp kaçmağa başladum. O da beni kovalamaya başladi. Tam ayinun nefesini ensemde hissettuğum anda ayi kayup yere düşti. Bu durumu fırsat bilip arayi açmağa çaliştum. Ama ayi gene peşima düşti. Gene tam nefesini ensemde hissettuğum anda ayi tekrar kayup yere düşti. Ben tekrar arayi açmağa çalıştum.
O arada Dursun, dayanamayarak sorar:
- Ula Temel, çok cesaretli adamsun. Ben senun yerinde olsam, altuma ederdum.
Temel atılmış:
- Ula sen ayinun neye basup kayduğunu zannedeysun?

Sağır kim

Temel doktora gitmiş:
- Doktor bey, Bizum Fadime sağır herhalde, sorularima cevap vermeyi...
- Karınızın sağırlık derecesini ölçelim. Siz bir soru sorun, duymaz ise beş adım yaklaşıp soruyu tekrarlayın. Ne kadar mesafede duyuyor bilelim.
Temel, deneme yapmak için eve gittiğinde Fadime'yi yemek yaparken bulmuş:
- Karıcuğum bugün yemekte ne var?
Ses yok... Beş adım yaklaşıp bir daha sormuş. Çıt yok... Bir beş adım daha yaklaşıp yine sormuş:
- Kiz Fadime saa diyrum, yemekte ne var?
- Bak Temel, dördüncü kez söyliyrum, yemekte hamsili pilav var...

Ben ne yapıyorum

Bizim Temel’le Dursun Almanya’da bir gün arabayla gezmeye çıkarlar... Tabii otobandan giderken alışmışlar burda suratli gitmeye. Dursun tahrik eder:
- Ula bas kaza nerdeyse at arabasi bize yetişecek.
Temel bu durur mu. Hız sınırını çoktan aşmıştır. Birden yoldan çıkıp yokuştan aşağı ağaçların arasına paldur küldür giderken Dursun atılır:
- Ula ne oldi eyi giderken birden sallanmaya başladuk.
Temel heyecanla:
- Ula Dursun, sorma önüme bi köpek çikti...
Dursun:
- Ula uşağum ezseydun oni da geçseydun...
Temel:
- Ula ben neye uğraşıyorum zannedeysun...

Fadime feminist olursa

Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtmektedir. Amerikalı bir hanım şöyle der:
-Ben iyi bir şirketin genel müdürüyüm. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alışverişleri sen yap" dedim. Baktım, birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı...
Alman konuşmacı:
-Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış...
Fadime kürsüye çıkmış:
-Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel'e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı...

Geçim çaresi

Siyasiler boş yere kavga ederse ekonomi de vatandaşa kalır... Temel, Dursun ve İdris’in parasızlıkları canlarına tak eder. Bir taraftan işsizlik bir taraftan geleceği kapkara bir siyaset... Ekonomi ve enflasyonu bırakan siyasiler devamlı kavga ederler...
Bunlar da oturur geleceğimizi, yani ekonomi, işsizlik nasıl çözülür onu tartışırlar. İdris söz alır:
- Uşaklar ben en hızlı kalkunmanun yolini buldum... Bi uçak filosu yolliyalum. New York’i bombaliyalum... Sora da Amerika bize atom atar. Teslim oluruk. Sora da Japonya gibi çikaruk ortaya aha zengin oldun...
Dursun atılır:
- Ula daha kolayi varken öyle niye edeyruk... En iyisi Amerika’ya savaş ilan edelum Beşinci Filo oriya çıkarma yapar... Savaşı kaybederuk... Ardından Almanya gibi ortaya çikaruk aha zenginsun. Sonunda Temel atılır, kafasını kaşır ve:
- Ula uşaklar ya savaşi biz kazanursak, oni hiç hesap etmedunuz...

Vergi

Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır... Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar... Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel.. Ortaya bir fikir atılır... Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak. Amerikan vatandaşı söz alır:
-Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız...
Derken Avrupalı söz alır ve:
- Bizim Avrupa’da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız... Önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız...
Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya:
-Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok... Bizde daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar... Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner...

Sende hızlı koşsam yeter

Bir Amerikali ile Japon safari'ye çıkmışlar. Her ikisi de son teknolojik silahlarıda birbirlerine nazire yapmak için yanlarına almışlar. Derken uzakta bir aslan görünmüş. Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş. Ama karavana. Hemen Japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş. Fakat o da karavana. Aslan bizimkileri farkedince üzerlerine doğru gelmeye başlamış. Amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış. Japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. Amerikalı sormuş :
-Ne o, aslandan hizlı mı koşacaksın ?
-Yoo, senden hızlı koşsam yeter.

Haline Şükret

Dursun, çok feci bir trafik kazası geçirir... Koma halinde hastaneye kaldırırlar. Tedavi olurken kendine gelir. Yatağında bakar ki bir kolu yok... Hepten morali bozulur, asabileşir. Bir taraftan da hastaneyi birbirine katar:
-Ben tek kolla nasıl yaşarım şimdi!
Diye bağırıp çağırır. Kendini hastanenin penceresinden atıp intihar edeceğini söyler. Doktorlar başına toplanır, bakarlar Dursun ciddi, başlarlar nasihata:
-Bak evladım, insan tek kolla da yaşayabilir, ölmediğine şükretsene. Sonra beterin beteri var. Geçen yıl Temel de kaza geçirdi. Onun iki kolunu birden kesmek zorunda kalmıştık... Ama o senin gibi bağırıp, hastaneyi birbirine katmadı. Şimdi de gül gibi yaşayıp gidiyor. İnanmazsan git de bak.
Dursun, bir an sakinleşir, gider yukarı mahallede Temel'i bulur. Bir de bakar ki, Temel'in hakikaten iki kolu kesik ama, Temel bahçede kıvır kıvır oynuyor, hem de nasıl oynuyor...
Bizim Dursun'un kafası karışır ve hayretle Temel'e yaklaşır:
-Ula Temel, eyi ki seni gördüm, yoksa hayatum gideyidi. Ula bizim bi kolumuz kesildi diye intihar edeceğidum. Ama senin, iki koli kesik vaziyette, hem de bi dansöz gibi oynamana karşı teselli oldum... Şu dünyanın haline bak, benum tek kolum kesildi diye intihar edecek kadar beyinsuzum, sense iki koli yok göbek ataysun... Derken, Bizim Temel patlar:
-Ula sen manyak misun, ne göbek atmasi. Sırtım fena halde kaşuniyi... Patlayrum.

Vites

Temel birgün son model bir mercedes araba ile Trabzon'a gelmiş ve arkadaşları ile muhabbete başlamış;
Konu arabalardan açılınca, Temel başlamış arabasını övmeye, Almanlar ne kadar zeki insanlar yahu, yaptıkları araba dört dörtlük. Şöyle iyi araba, böyle rahat araba, çok hızlı araba vs. neyse böyle konuşulurken iş iddiaya binmiş ve Temel 'Ben arabamla Trabzon'dan Samsuna 4 saatte giderim' demiş.
Arkadaşları gidemezsin demişler. Temel hemen heyecanlanarak arabasına binmiş ve 'gideyimde görün uşaklar'demiş.
Arkadaşları 'iyide biz senin oraya ne zaman vardığını nereden bileceğiz demişler.'
Temel'de 'Samsun'a varınca telefon ederim.' demiş.
Ordan hemen biri atılmış ve 'iyide Samsun'dan aradığını nereden bileceğiz. Sen git şu kişiyi bul ordan, o bizi arasın.' demiş.
Temel adresi alarak yola çıkmış ve 3,5 saatte Samsun'a varmış, sözü edilen kişiyi bulmuş ve Trabzon'a telefon etmişler.
Arkadaşları Temel'e 'oooo Temel iddiayı kazandın tamam hadi gel' demişler ve başlamışlar Temel'i beklemeye.
Aradan 5 saat geçmiş Temel yok. gece olmuş Temel yok.
Arkadaşları 'nerde kaldı bu yahu' diyerek evlerine gitmişler. Sabah erkenden herkes birbirine 'Temel geldimi? ' diye sormuş ama kimseden cevap yok.
O gün de Temel efendi Trabzon'a teşrif etmemiş.
Ertesi gün sabah yine yok, öğleden sonra çıkmış gelmiş!.
Arkadaşları Temel'e hemen 'yahu Temel Samsun'a 3,5 saatte gittin 3 günde ancak döndün, ne oldu uşağım' demişler
Temel de ' Sormayın be arkadaşlar bu Alman'lar ne gerizekalı bir millet' demiş.
Arkadaşları ' Ne oldu Temel' demişler
Temel ' Şu güzelim arabayı yapmışlar, 5 tane ileri vites koymuşlar ama 1 tane geri vitesi koymuşlar' demiş.

Sempatik

Temel Cemal'e anlatıyormuş:
- Bi herif bana çok sempatiksiniz dedi.
- O ne demektir?
- Pek de pilmeyrum ama, her ihtimale karsi furdum oni.

Bizim Karı

Mahkemede hakim, Temel'e sormus;
- Kiminle evlisin?
- Bizum kariylan!
Hakim sinirlenmis,;
- E, herhalde. Sen hic erkekle evlenen duydun mu?
- Duydum tabi, nasil duymadum!
- Kimmis,?
- Bizum kari.

Temel ile Yunan askeri

Temel askerligini yunan sinirinda yapiyormus.
Temel'in cani cok sikiliyormus.
Yunan'a bir islik calmis elleriyle "Havaci misin?" isareti yapmis, Yunan aldirmamis.
Bir islik calmis elleriyle "Karaci misin?" isareti yapmis, Yunan aldirmamis.
Bir islik daha calmis "Denizci misin?" anlaminda yuzme isareti yapmis, yunan aldirmamis.
Bir islik daha calmis. El haraketi yaparak "Topcu musun?" demis, yunan aldirmamis.
Bir islik daha calmis "Gozcu musun?" anlaminda durbun isareti yapmis, yunan aldirmamis.
Nöbetler degismis sira yine Temel'le Yunan'a gelmis.
Yunan'a hadi sinira git demisler yunan da:
- "Ben oraya gitmem. Orada bir deli turk askeri var, bana hava kararinca yuzerek gelip sana bir koyacam gozlerin firlayacak diyor.."

Bu eşşekle nereye gidiyorsun

Mehmet Bey köpeğinin tasmasından tutmuş yolda giderken, hoşlanmadığı bir komşusuyla karşılaştı. Komşu sordu:
- Bu eşekle nereye gidiyorsun?
- Yahu bu köpek be, diye tersledi Mehmet Bey. Köpekle eşeği birbirinden ayıramıyor musun?
Komşu aldırışsız:
- Ben köpekle konuşuyorum. Sen ne diye söze karışıyorsun?

Biyoloji Sınavı

Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkez acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra sınavın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar.
Hocada başlarında bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskaplarda lam'da bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak"
Tabi hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hoca dediği dedik. Öğrenciler mikroskopların başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış.
Hoca arkasından seslenmiş "Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?"
Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış" Tanısana hadi lan tanısana kim olduğumu"

Kızamık ve Doktor

Bey, telefonu açıp seslendi :
-Alo...Doktor Bey, bizim oğlan kızamık.
-Biliyorum, dedi doktor, dün sizin eve girip gerekli şeyleri söyledim, kendisini kimseyle temas ettirmeyin ve..
-Ama doktor bey, oğlan hizmetçiyi öpmüş bir kere...
-Ya bu fena işte...Öyleyse hizmetçiyi de karantinaya almalı.
-Doktor bey, bir şey daha var, sonra hizmetçiyi bende öptüm...
-O... İşler çatallaştı, hastalık herhalde size de bulaşmış olmalı.
-Ya..sonra ben karımı öptüm...ve doktor korkarak:
-Ne diyorsun be? Öyleyse ben de kızamık olacağım demek...

Cennet

Bir gün padişah Nasreddin Hoca' ya sormuş.
Hocam ben ölünce cennete mi gideceğim yoksa cehenneme mi, söyle bakayım? demiş.
Hoca padişahtan korkmadan :
-Cehenneme gidersiniz padişahım? demiş.
Padişahın sinirden sakalları titremiş.
Bu durumu gören Hoca :
-Kızmayın padişahım ben aslında size cennete gidersiniz diyecektim fakat sizin cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen suçsuz kişilerden cennet dolup taşmış.Bu yüzden cennete sığmazsınız diye cehenneme gidersiniz dedim, demiş.

Baklava

Hoca aksamleyin eve dogru yururken, baklava seven bir koyluyle karsilasir.
-Hoca, kisa bir sure once bir adam buyuk bir tepsi baklava goturuyordu...
-Beni ilgilendirmez!
-Fakat adam tepsiyi sizin eve goturuyordu.
-O zaman seni ilgilendirmez!

Estetik Ameliyatı

Bir kari-koca cok kotu bir kaza gecirirler.
Kadinin yuzu tamamen yanar. Plastik cerrahlar kadinin yuzunu eski haline getirebilmek icin deriye gerek oldugunu ama kadindan deri alamayacaklarini soyleyince kocasi deri vermeye Gonullu olur.
Fakat kocasindan alinacak deri popo bolgesinden alinacaktir..
Adam bu bilginin karisina soylenmemesini ister cunku moralinin bozulacagindan cekinmektedir.
Ameliyat tamamlandiktan sonra kadin eskisinden de guzel gorunur.
Her goren bu muhtesen guzellik karsisinda hayrete dusmektedir.
Birgun kadin kocasi ile basbasa kaldiginda ;
- "Hayatim cok tesekkur ederim. Benim bu halim senin Sayende. Sana nasil tesekkur etsem?"
...deyince kocasi cevap verir :
- "Tesekkure gerek yok hayatim. Annen seni her optugunde ben gerekli mutlulugu duymaktayim zaten"..

Kuruması için

Jim ile Mary akil hastanesinde iki hastadir. Birgun hastanenin yuzme havuzunun etrafinda dolasirken Jim aniden suya atlayip en dibe batar. Bunu goren Mary hemen ardindan atlar ve dibe kadar yuzup Jim'i kurtarir. Tabii Mary'nin bu kahramanca davranisi hastanede olay olur. Bunu duyan bashekim de Mary'nin artik iyilestigini dusunup, hastaneden derhal taburcu edilmesi emrini verir. Islemler yapilir, belgeler cikartilir, Bashekim ayni gun Mary'nin yanina gider:
- Mary, sana bir iyi bir de kotu haberim var. Iyi haberim, yaptigin kahramanca davranistan oturu anladik ki akli dengen tamamen yerinde ve boylece hastanemizden taburcu oluyorsun. Kotu habere gelince, kurtardigin hasta, Jim, intihar etmis. Az once odasinin banyosunda kendisini asmis bulundu.
Mary gayet sakin yanit verir:
- O intihar falan etmedi ki. Ben onu astim kurusun diye.

Önce Kaçanları

Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında,
- "Şunlara son bir test yapalım da görelim akılları başlarına gelmiş mi." demişler...
Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve,
- "Buyrun beyler, yiyiniz." demişler...
Delilerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, ötekisi araya girmiş,
- "Önce kaçanları yiyelim, öbürleri nasıl olsa duruyor!"

Avlanmak Yasak

Bir cift , gol kiyisina tatile gider..
Golde bazi bolumlerde balik avlamak yasaktir...
Koca yasak olmayan bolumlerde avlanarak , kadin da kitap okuyarak gunlerin gecirmektedirler. Derken bir gun adam balik avlamaktan gelir ve ogleden sonra kestirmek uzere odasina cekilir. Kadinin cani sikilir ve botla golde bir gezinti yapmaya karar verir. Bu gezinti umdugu gibi gitmez ve botun hakimitiyetini yitirir. Bot gol uzerinde serbsetce dolasmaya baslar. Kadin da yapacak bir sey olmadigi icin cikarip kitabini okumaya baslar. Derken devriyeye cikmis olan serif kadini gorur ve yanina yanasir..
"Hanfendi burada ne yapiyorsunuz?"
"Gormuyormusunuz kitap okuyorum."
"Ama bu bolgede balik avlamak yasaktir."
"Zaten ben de balik avlamiyorum"
"Ama gerekli butun ekipmana sahipsiniz, sanirim sizi karakola goturup ceza kesmem gerekiyor."
"Eger boyle bir sey yaparsaniz ben de bana tecavuz ettiginiz soylerim."
"Size dokunmadim bile..!!"
"Ama gerekli tum ekipmana sahipsiniz, degil mi?"

Sadık

Bir AVCI diğerine sordu:
Köpeğinizi satın almak istiyorum ama sadık mıdır?
-Hem de fazlasıyla sadık. Size bu konuda yüzde 100 garanti verebilirim.
-Nasıl bu kadar emin olabilirsiniz?
Şimdiye kadar 5 kere sattım. Her seferinde de geri geldi.

Benim Köpek

Malum, avcılar atıcılıklarıyla meşhurdurlar. Yine bir mecliste üç avcı karşılıklı olarak köpeklerini övüyorlarmış. Birincisi demiş ki:"Benim köpeğim çok akıllıdır, bakkala gönderirim, ne istersem alır ve getirir." Hemen ikinci avcı atlamış:" Ya benimki! Sadece istediklerimi almakla kalmaz, paranın üstünü de doğru olarak getirir, satış fişini de alır vs. vs.
Bu sırada üçüncü avcı kendinden emin bir tavırla aynen şöyle der:"Sizin köpeklerinizin alışveriş ettiği dükkanı benim köpeğim çalıştırıyor."

Uzman Asker

Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölcüsünü tam olarak doğru söylüyormuş ve arkadaşları buna çok şaşırıyorlarmış.Bir gün bunu komutana götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar.Komutan inanmamış.
-"söyle bakalım benim boyumun ölçüsü kaç demiş".Asker aşağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve " 1.75 efendim demiş."Komutan "Doğru hayret nasıl bildin" demiş.Asker "Bilirim tabi efendim ben kereste uzmanıyım demiş"

Kahverengi Pantolon

Osmanlı donanmasıyla Venedik donanmasıı arasında savas çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığın fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş :
-Osmanlı yaklaşıyor. Andrea Doria sormuş :
-Kaç gemi var? Gözcü:
-10-20 kadar. Komutan hemen emir erini çağırmış :
-Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir. Emir eri şaşırmış :
-Niçin komutanım? Andrea Doria :
-Savaşırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye. Bu arada gözcüden yine ses gelmiş :
-Efendim 50 kadar oldular. Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş :
-Gömleği boşver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir.

Akıllı Er

Bir albay, bir er, bir yasli kadin ve bir de genc kiz trende ayni kompartmanda yolculuk etmektedir. Tren bir tunele girip kompartman karardigi zaman, MUCUK bir öpücük sesi ve ardindan SIIRRRRAAAK ! diye bir tokat sesi duyulur. Tünelden ciktıktan sonra yasli kadin "Aferin genc kiza Nasil yapistirdi tokadi" diye düsünmekte ve kafasini sallamaktadir.
Genc kiz da "Zevksiz herif bu morukta ne buldu ki , bi de öpmeye kalkti ama kadin da iyi yapistirdi " diye dusunmektedir.
Albay ise "Ulan bizim esoglusu er, kizi öptü. Tokadi biz yedik" diye yanarken er de icinden soyle düsünmektedir:
"Hehe. Aferin lan bana. elimi öpüp nasil yapistirdim tokadi albaya.

İyi ki Scanner İstememişim

Komutan Emir erini çağırmış :
-" Bana derhal bir lazer yazıcı bul!
-"Emredersin komutanım"
deyip fırlamis emir eri...Ve üç dakika sonra yanında başka bir erle beraber komutanın karşısına dikilmiş...
-"Komutanım ! Bu hem Laz, hem de er...Ayrıca okuması yazması da var. Size yazıcılık yapar..."
Komutan: ( burnundan soluyarak )"

-İyi ki scanner istememişim! ...

POQbum .com GraphicsPOQbum .com GraphicsPOQbum .com GraphicsPOQbum .com GraphicsPOQbum .com GraphicsPOQbum .com GraphicsPOQbum .com GraphicsPOQbum .com GraphicsPOQbum .com GraphicsPOQbum .com GraphicsPOQbum .com Graphics
0Program ve Dosya Arayın

En Popüler Arkadaşlık Sitesi Perfspot'a Üye Ol; Türkiye ve Dünyadan Yeni Arkadaşlarla Tanışıp Hemen Sohbete Başla. Diğer arkadaşlık siteleriyle karıştırmayın. Üyelik, Online olan arkadaşlarınızla çevrim içi Mesajlaşmak ve Herkese resimli veya videolu istediğiniz gibi Posta göndermek Bedava. Üstelik Chat, Müzik kutusu, Video, Resim dahil her şeyi Profil sayfanıza ekleyebiliyorsunuz. Aşağıdaki Banner'ı tıklayıp milyonların buluştuğu en büyük sosyal ağlardan Perfspot'a adım atabilirsiniz. İsim-Soyad, şifre ve e-mail adresinizi girip kaydoluyorsunuz ve anında Profilinizi Türkçe olarak kullanmaya başlıyorsunuz, aktivasyona bile gerek kalmadan..Perfspot veya herhangi bir sayfanıza Chat eklemek için Sitenize Türkçe Chat Ekleyin başlıklı yazıma bakabilirsiniz..